"dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoruz" olabilir.

Hüve'l-baki
... eşrafından Celaleddin bey kerimesi ve ... eşrafından Ali bey halilesi Kerime hanımın ruhu için elfatiha.
Tevellüdü 1290
İrtihali 1333

(Yer isimlerini okuyamadım)

"Kolonya eşrafından Ali Rıza Paşa halilesi"

belediyeden ayrı, değnekçisinden ayrı kaçarım derseniz fena para bırakmaz.

ama yok ben kaçak göçekle uğraşamam derseniz belediyeye ayrı, değnekçiye ayrı, maliye'ye ayrı indirmeniz gerekir. ecrimisiliydi, işgaliyesiydi, defteriydi derken girdiğinize gireceğinize pişman olursunuz.

bilmedigin işe girme
hocam
yapmadıysan
cash lazımsa taksicilik yap

Hocam Mardin'li değilsen olmaz o iş :)

Daha sağlıklı, daha mantıklı, müşteri portföyü daha aklı başında insanlar olan bir şey satmayı düşünün bence.

Hayırlı olur inşallah.

Bursa'da seyyar işleri zorlaştı. Cumhuriyet caddesinde Şehreküstü de rahattı eskiden şimdi actirmiyorlar. Belki setbasinda BKM nin orda gece açan bir kaç seyyarcinin orda barındırırlarsa ekmek yersin.orda kokoreci kral bir seyyar amca var her gece 3 bini var.

Mardinli değilsen öttürürler. Pilav ve midyenin mafyası var, bizim arkadaş yapmaya çalıştığında başına fena halde bela aldıydı.

Bursa'da doğru ürünü satarsan İhsaniye, Ataevler ve görükle pazarlarinda stand açarak çok rahat ayda 7-8 bin TL ek gelir elde edersin ayda 12 günde. Ama midye işi zor gercekten.

Seyyar yapma ufak bir dükkan aç yap bence.

thyao düşüş trendini kırdı ve son bir ayda %20 artış gösterdi.

geçim derdi nedeniyle aileler canlarına kıydı.

Saraya giden chpli olayı var

falcao halen sakat.

bakanlar ve aileleri hatta sülaleleri de dahil ömür boyu ücretsiz sağlık hizmeti hakkı tanıyan kanun utanmadan halkın gözünün içine baka baka meclisten geçirildi GSS pirim borcu faizle birlikte 4000 - 5000 liraya ulaşanlar hala sessiz yani değişen bir şey yok herşey eskisi gibi

masterchef'te suna elendi.

şaka bir yana kötü günler çok şükür geride kaldı artık daha kötü günlerdeyiz

doktor merve duyar kastı.

reis sen askerdeyken her erkeğe rus kadınlarla evlenme zorunluluğu getirildi, üstüne maaş bağlayıp yeşil pasaport verdiler. keşke gitmeseydin. kaçırdın.

Çok şey kaçırdın, halk sokaklara döküldü, kutlamalar, eğlenceler gırla: gs, şampiyonlar liginde gol attı. Beşiktaş uefa grubunda galibiyet aldı.

Çok yapmışsın bro.

Uzman er ve erbaslar alıyor. Diğerleri eskisi gibi.

Niye yuk bindirsin? Bedelliden para geliyor ya?

Bu kadar vergi verip de vergisinin nereye harcandigini sorgulayacagina Halen daha fazla vergi verelim devletimizin yuku azalsin diye dusunen baska bir millet yoktur.

uzman er ve erbaşlar yaptığı mesleğin karşılığı olarak maaşını alıyor doğal olarak.
düz asker,er artık adı her neyse vatani görevini yapan kişi de askerliğini yaptığı yere göre değişecek şekilde 100-200tl arası bir harçlık alıyor. eyyorlamam bu kadar.

Normal asker 100 lira kadar cep harçlığı akıyor. Sözleşmeli er artık profesyonel asker oluyor, doğudakiler 5-6 bin lira maaş alıyor. Olması gereken tabi ki bu. 20 yaşında ana kuzularını zorla askere alıp iki aylık eğitimle, 10 yıldır dağdaki teröristin karşısına çıkardı devlet yıllarca.

Volkan Yalçıntoklu çevirisini okudum ben iş bankası'ndan. Gözüme takılan bir durum sezinlemedim, gayet akıcıydı 1600 sayfa olması korkutmasın Tolstoy gibi kafa karışıklığına sebep olmaz su gibi içilir. Fakat iletişim'deki çevirinin bir tik daha iyi olduğunu yazanlar var. Eğer üşenmeyip başlarsa kesinlikle iki cildi de bitirir. Okumayı sevmiyor bahanesiyle eksik kalmasın bu eserden.

www.amazon.com.tr
%50 İndirim var kaçırmayın İş Bankası yayınları seti sadece 26 TL ama maalesef kısaltılmış versiyonu değil

Nesrin Altınova çok iyi bir çevirmen. Bulabilirseniz onun çevirisini okuyun. İmge Kitabev'nden çıkmış en son sanırım. Ama şu an tükenmiş. İmge'yi arayıp sorabilirsiniz.

Ben şuan iş bankası yayını okuyorum 1600 küsür sayfa. Bu tarz uzun romanlarda ana konudan çok sapılıyor buda sıkıyor haliyle. Mesela okuduğum orjinal baskısında waterloo savaşı 50 sayfa anlatılıyor, küçük cosette'nin anne ve babasının son eğlenceleri yine onlarca sayfa sürüyor, filanca manastır be rahibeleri onlarca sayfa anlatılıyor insan bunalıyor tabi. Olay sadece jan valjean ve minik cosette'nin hikayesini okumaksa 350 sayfa olan bence yeterli.

istediği-sevdiği işi yapan şanslı azınlıktan değilseniz bütün işler aynı gibi geliyor bana.

Sonunda ölüyorsun ve toprağa karşıyorsun. CEO'sunun da, evsizinin de akıbeti aynı.

Evet mesela bir yerde üst düzey yönetici veya iyi iş yapan bir işletmenin sahibi olsan, hayatının bir bölümünü prestijli bir şekilde geçirebilirsin, o duygu sana tatmin sağlayabilir ama hepsi geçici. Kalıcı olan senin mutluluğun ve sağlığın.

saygınlık ve ne iş yaptığın önemli evet. tabii bunun insancıl mesai saatleriyle ve tatillerle desteklenmesi lazım.

Bana göre saygınlık vs. önemli değil; çünkü başkalarının hakkımda ne düşündüğünü olabildiğince umursamamaya çalışıyorum. İyi ya da kötü. Ne iş yaptığım çok önemli.

Şöyle düşün:

İçini istediğin gibi doldurabileceğin 168 tane kutucuğun var. Bu kutucukların bazılarını zorunlu olarak doldurmak zorundasın:

- Her gün bunların 7'sini uyku ile dolduruyorsun. Kaldı haftada 119 kutucuk.
- Her gün bunların 3'ünü kahvaltı, yemek, tuvalet, banyo, ulaşım vs. ile dolduruyorsun. Kaldı haftada 98 kutucuk.

Şimdi haftada 45 kutucuğu işe ayıracaksın. Kalan kutucuklar da tamamen sana ait.

Eğer yaptığın iş seni tatmin ediyorsa, sana kalan 53 kutucuk haftada 98 kutucuk gibi hissettirir. Yok tatmin etmiyorsa, sende yaratacağı stres, anksiyete, mutsuzluk gibi olumsuz duyguları düzeltmek için o kalan 53 kutucuktan ekstra harcama yapman bile gerekebilir.

Bana göre yukarıdaki benzetme temel ihtiyaçlarını karşılayabilen herkes için geçerli. Öteki türlü zaten lükse giriyor.

ne iş yaptığın dünyanın en önemli şeyi. işini severek yapıyorsan hiç çalışmamışsın gibi oluyor. hobini yapıp para kazanıyorsun gibi oluyor.

değilse sosyal hayatını finanse etmek için yaptığın her şey aynı.

Yaptığınız işi severek yapmıyorsanız, kendinizi ona yakıştıramıyorsanız muhakkak her anınızda arayışta olun. Bir plan yapın. Yoksa bu size mutsuzluk, depresyon ve her türlü hastalık olarak geri dönüyor. Dahası o yaptığınız işi de doğru düzgün yapmıyorsunuz (işe saygınız olmadığı için) ve bir süre sonra "benden adam olmaz" kıvamına geliyorsunuz.

Ne is yaptginin ne kadar onemli oldugu da ne is yaptigina bagli iste.

10k ve üzeri maaşı varsa benim için önemli değil. Ölü yıkayıcılık ve temizlik işleri olmadığı sürece tabi.

Orta sınıf bunalımları bunlar. Yerinizde olsam halime şükrederdim. Herkesin sevdiği işi yapma gibi bir imkanı olamaz. Birileri sevmediği işi yapacak ki diğerleri sevdiği işi yapsın. Neden o kişi ben olayım bencilliği sizi kurtarmaz. Hepimiz aslında bize dayatılanı seçtik yani seçilmiş olanı. Oysa şimdinin sevilmeyen işleri de saygınlık belirtmeliydi. Temizlik işi yapan adama saygı duyarım, benim için herhangi bir beyaz yakadan daha fazla onurludur.

Gemi kaptanıydım bıraktım. Şuan belimde silah çok ünlü bir şirkette koruma/güvenlik tarzı çalışıyorum ama çok daha mutluyum. belki daha az kazanıyorum ve belki saygınlık olarak daha az bir iş yapıyorum ama şirketim ülke şartlarının çok üzerinde imkanlar sağlıyor ve mesaim bitince kimseden izin almak zorunda olmadan evime aileme kavuşabilmek, ayağım karada olabilmek benim için her şeyden daha önemli. Sende öyle düşün. Yaptığın işte mutluysan, insanların işinle alakalı ne düşündüğünü pek düşünme derim.

Maalesef bunu düşünmekte haklısın çünkü diğer ülkelerden daha fazla bizim ülkede statü çok önemli görülüyor.

Ama hedeflediğin diğer meslek alanları seni çok yüksek standartlara çıkartmayacaksa çok önemi de yok.

Yalnızız. Peyami Safa

otostopçunun galaksi rehberi.

simyacı
yetenek dediğin nedir ki?
eşikaltı büyücüleri + sübliminal a.ş.
semerkant

Eduardo galeano- ve günler yürümeye başladı

Jack london/martin eden. Gemide okumuştum. Sanki beni anlatıyordu.

Yüzyıllık yalnızlık

"Everybody Lies" - Seth Stephens-Davidowitz

yeni hayat

Hayat değiştirecek bir kitap yoktur bence. Belki ilk defa okuyanlar için kutsal kitaplar.

yaani hayatımı değiştirdi diyemem ama beni çok etkilemiştir: andre gide - kalpazanlar

dinle küçük adam - wilhelm reich

Tatar çölü

Panait Istrati - Kodin

kaç yaşındasın bilmiyorum ama bir an önce ekonomik bağımsızlığını edinip aile dediğin bu insanlardan kurtulmaya bak. baban yaşlandığında tuvalete gidemeyip altına sıçarken yardım istediğinde de aynen bu yazdıklarını hatırlat.

epeydir okuduğum en hastalıklı durumlardan biriydi.

La dur ne intiharı hemen? Hatun kısmından böyle dalgaya alındığın bi' durum var mı hiç ya da samimi olmadığın birileri tarafından? Samimiyete dayalı bi' durumdur diye düşünüyorum, tipsiz olabilirsin hatta tıraş olunca bu daha çok belli oluyordur. Hani erkekler arasında samimiyet belirtisi vardır, tıraş olunca aynı tarrağıma benzemişsin muhabbeti döner, o hesap. Kızlarda böyle bi' şey göremezsin mesela, 'ay burjujum saçlarn çk gzl olmuaaş <3' samimiyetsizliği, bildin mi? Öyle bi' durumda olabilir misin babanın/arkadaşlarının gözünde?

Reis bizim burada bi cocuk vardi. Cocugu gorsen o kadar naif bi insandi ki. O zamanlar 23-24 yasindaydi. Cocugun en onemli ozelligi yuzunun elinin kolunun kipkirmizi olmasiydi. Kipkirmizi ama. Coluk cocuk hepimizin dikkatini cekerdi. Ardindan birgun intihar etti. Suratini parcalamis tufekle. Bence intihar sekli bile asil sikayetini acikliyor. O kadar bunaldi ki demek ki. Neyse bizim kizil abi intihar etii gecti gitti. Kimsenin zikinde olmadi. Sizin olumunuz de kimsenin umurunda olmayacak. Yani sizin hayatinizda hicbir onemi olan insanlarin bakislari icin intahar etmek sizce de biraz enayice degil mi?

şöyle düşün, "tipim iyi veya kötü, ben buradan bakınca bir şey göremiyorum. rahatsız oluyorlarsa bu onların sorunu." neden kafana takıyorsun hocam. sen de onları gırgıra al.

Beyin yerine saman taşıyan insanlar yüzünden mi intihar edeceksin?

Ayrıl o evden.

Gerçekten tipim sorun değil ne yapabilirim yani. Evet tanımadığım insanlar da sataştı zamanında. Kızlar da dalga geçti. Erkekler de dalga geçti. Lise boyunca tipimle dalga geçildi. Sorun etmedim. Kendimle barışığım çünkü yapacak başka bir şey yok.

Fakat intihar çok enayice de değil. İnsana benzemiyorsan toplumda bir yerin olmuyor.

intihar etme erkeksen spora aban guzel ve atletik bir vucut yap her turlu giderin olur.

Babana bu tavırlarından rahatsız olduğunu söyledin mi?söylediysen ve hala böyle davranmaya devam ediyorsa bi daha ki sefere “napalım tipsizsem,senden çıkan malzeme bu kadar oluyomuş.genlerime lanet gitsin” vb. cevaplarla karşılık verebilirsin.diğer insanları da umursama..dünya böyle çünkü,çoğu kişi acımasız.yaşamımızı sırf onlar acımasız ve dangalak diye zehir mi edicez kendimize.

Of saçmalama ya. Daha neler. Tipin yüzünden sana yapılan şeylerin aynısını onlara yap bir de üzerine kahkahayı bas. Ne kafana takıyorsun bunları. Hayat uzun. Bunlar hiçbir şey.

Babana “armut dibine düşermiş kötü genli adam” diyemedin mi?

Troll

troll

troll mroll bilmem.

burada ne diyersek diyelim, mutsuzluğunu gidermeyecek. 'üzülme' yazması çok kolay ve sana hiçbir yararı yok.

sadece şunu söyleyebilirim; sahil kenarında oturup gün batımını izleyerek huzur bulmak veya çok sürükleyici bir kitaptan zevk alabilmek için güzel veya çirkin olmaya gerek yok. odağını kaydırmaya çalış.

5811

3.000

yaşlandık be olm

2499

oha prim gün sayısı konuşacak noktaya geldik mi biz ya?

1800

844

@babil aslında yaş da sorsa mıydım dedim, daha verimli bi analiz olabilirdi.

16 yaşından beri çalışıyorum ama büyük sözü dinlemedim, bu nedenle 3040 günüm var. 38 e

2582

Yaş 34
Prim: 5.000

oha karpov oha

Kaygı bozukluğu mu var sende? Anksiyete? Eğer ciddi bir düzeydeyse psikolog/psikiyatrist yardımı alabilirsin. Yok, değilse evham yapıyorum deyip kendini sakinleştirebilirsin. Derin nefes alıp ver, çevrendeki nesnelere odaklanıp isimlerini say, gözüne denk gelen vücudunun organlarının ismini söylemeye başla. Belki o anlık evhamın dağılır.

Anksiyete maalesef.

Gün içinde sürekli bu tarz şeyler düşünüyorsan ve bu durum hayat kaliteni düşürüyorsa, psikiyatriye gitmekte fayda var. Aslında kendi başına da yenebilirsin ama başta profesyonel destek almakta fayda var.

*Tarihi yerde akrep ne gezer ki? Hamam böceğidir o

@hebanon hocam ne bileyim nemli karanlık börtü böcek falan diye şey ettim. Zaten mantıklı bir durum olmadığının farkındayım

Bende bu kaygılarla psikiyatre gittim. İlk muayene eden anksiyete dedi, ikinci kez gittiğimde başka bir doktor "major depresyon" tanısı koymuştu.

Ansiyete bozukluğu +1

Çok fazlalar. Ucuz iş gücü olduklarından dokunmuyorlar. Sınırdışı falan hikaye suç işlemedikten sonra yolda belde rahat rahat geziyorlar.

elbet gercek degil. dun bu yuzden cimer'e sikayet ettim.

muhtemelen rusvet, mafya, acik vs.. birseyler donuyor. cunku dun basvurudan once disislerinin sitesine girip,

afgan, pakistan, ozbekmis gibi vize prosedurumuze baktim. anca abd, shengnen vs.. varsa online vize ile girebiliyorsun. ama fatih, aksaray, taksim tarafinda degil shengen, abd vizesi, cebinde 20 lira bile olamayacak genc afgan, pakistanli kayniyor.

siz de cimer'e basvurun. ne kadar cok kisi olursa o kadar ciddiye alinir.

Geçen yıl 260 bin kaçak yakalandi. 50 bini geri gönderildi. Bir o kadar da yakalanmayan var desek yanlış olmaz. Yılda neredeyse 500 bin kaçak ülkeye geliyor. Çoğunluğu irakli, Pakistanlı, Afgan. 5 ila 10 yıl içinde 10 milyon göçmen sahibi olacak Türkiye. Bu hızda ve bu niteliksizlikte göçmen Türkiye'de büyük kaos yaratacak, yaratıyor.

Öncelikle alma nedenin nedir? Evde kendini aileni korumak mi yoksa disarida kendini korumak mi? Tasima ruhsati aldigina göre yaninda tasiyacaksin bu sebeple agirlik ve pratiklik onemli eline guzel oturmali vs direk su model diyemiyorum o kadar net bilgim yok
Ancak evde kendimi ailemi koruyayim dersen tufeklere de yonelebilirsin otomatik av tufekleri bu isler icin yeterince caydirici.

john wick 3 filmini izlersen,
otomatik pompalı tüfek dışında gerisinin yalan olduğunu görürsün :)
koca wick amca bile başlarım böyle işe deyip, çatışmanın ortasında depoya gidip pompalı tüfek alıp çatışmaya öyle devam ediyor.

canik iyidir glock falan macera aramaya gerek yok

birincisi glock için üretilen mermileri temin etmek zor olsa gerek çünkü glock için özel mermi üretiliyor, bu kalibre ile mm ile alakalı değil, içindeki barut gibi kimya ile ilgili olan kısmı, plastik gövde olduğu için uygun mermi kullanmama sonucunda patlayan bir sürü glock bulabilirsin internet aramalarında, ikinicisi amerika bizim türk malı silahları yere göre sığdıramıyor, türkiyede böyle imkan varken kalkıp glock gibi yabancı markalara çok para vermek sadece zenginlik olur, yani zenginsen ver ama değilsen macera aramaya gerek yok.

ben zengin olsam, kalkıp glock almam mesela, sig saure trailside alırım, desert eagle alırım, fantazi dünyası yani.
cdn0.thetruthaboutguns.com

Öncelikle Glock ile ilgili olarak, üretici poligonal yivleme kullandığından tamamen kurşun (element olan) mermiler önerilmiyor. Polimer gövde ile bir alakası yok yani durumun. Zira artık çoğu firma polimer gövde kullanmakta.

Yerli silah ile ilgili olarak, son yıllarda güzel gelişmeler oldu. Fiyat sizin için önemli ise yerliye yönelinebilir. Fakat para sorunum yok diyorsanız kalite kontrolü ve machining vb. gibi konularda yerli silahlarımızın hala bazı eksiklikleri var.

Poligon silahı arıyorsanız zaten çoğu hizmet tabancasından uzak durmanız gerekiyor. Glock da hizmet tabancasıdır. Bu tabancaların tetikleri stres durumlarında ani patlamaları engellemek için genellikle ağır ve hantal olur. (Aklıma gelen bir istisna Walther PPQ) Genel bir kanı da silah ağırlığının poligon atıcılığında grupmanı olumlu etkilediği yönündedir. Bu biraz kişisel bir durum bence. Yine interneti araştırırsanız Glock'unun sol vurduğundan şikayetçi çok kişi görürsünüz. Bu da Glock tipi tetik ve tetik emniyetine alışmamaktan kaynaklı.

Bir tabancaya karar vermeden önce mümkünse şehrinizdeki poligonları ziyaret ederek mevcut modelleri deneyin. Tetik ve horoz tipleri hakkında internetten bilgi edinmeye çalışın. (Tek hareket vs.) Sadece 9 mm değil 45 acp mühimmat kullanan tabancaları da test etmeye çalışın. (Çoğu silah meraklısı 1911 hayranıdır mesela)

Youtube da Osman Ortaç'ın videolarını da izleyebilirsiniz.

Teşekkürler güzel cevaplar icin söyle bir durum var sonuçta antrenman yapmam gerekecek ve poligona gidicem o yüzden silahi kullanma yerim poligon olacak. Glock la ilgili aynen benim okuduklarımda poligon icin uygun olmadığı görev amaçlı üretilmiş bir silah olduğu fakat almışken de iyi bir silah alıp uzun yıllar kullanmak istiyorum. Bir de glock un tartışmasız taşınabilirliğinin çok kolay olması. Türk silahlarına gelince canik in sub compact modeli hoşuma gitti fakat onunla ilgili de yeteri kadar video ve geri dönüşüm bulamadım sonuçta yeni bir silah pek ne olacağı belli değil. Silah konusunda araştırmalarım beni ithal silaha getirdi, iyi bir yol katetmiş olsak da taklit silahlar üretiyoruz. MKE bin getirdiği silahlar çok kısıtlı Ve az su an ellerindeki modelleden f/p hs product ağır basıyor. @edady yorumun icin teşekkür ederim.

Tp9 sfx elime de aldım denedim de fakat silah çok büyük geldi bana taşınması da zor ben taşınması da kolay bir şey olsun istiyorum. Bu arada ellerim kucuk compact ve sub compact modeller elime daha iyi oturuyor. Normalde sub compact modellerde serce parmağı dışarıda kalır ben de o bile dışarıda kalmıyor:) o yüzden Tp ya da sar9 çok büyük silahlar benim icin. @tangoalfa teşekkür ederim yorumların icin.

ben askerdeyken rütbelilerin bi kısmı atış takımındaydı ki bazıları bordo berelilerden revize edilme, gözlerinde sürekli gece görüş kullanmaktan 0.25 - 0.50gibi aslında çok önemli olmayan bozukluklar olduğundan revize edilmişlerdi.

hatırladığım şeylerden birisi türkiye şampiyonu vardı bi tane, eski bordolardan, bu atış yarışmaları için(poligon) müsabaka tabancası kullanıyordu, yani yukarda yazıldı mı bilmiyorum ama bir çok modelin müsabaka serisi de oluyor diye tahmin ediyorum.

hiç unutmam ingilizlerle tatbikattayız, stenfield ingiliz piyade tüfeği ile 20 20 20 ayakta, diz, yatarak atış yatım, 20 tane vurmuştum. bir de atışlarım süperdi sözde benim hep 3 de 3, hep 3 de 3.

bizim bu bordoluktan revize olanlar, 60 da 60 çektiydi ağzım açık kaldıydı. piyade tüfeği 200 metre, kanas 400 metreden atılıyor bu arada.

stenfiel miydi hatıralayamadım tam ingiliz piyade tüfekleri bulpup, hem kısa hem uzun namlu vardı, mini m makinalı, kanas, roket atar, uçak savar ve havan atışları olmuştu.

atış takımı derken benim de dahil olduum tabur içindeki atış takımı değil, kkk bünyesinde ulusal atış yarışmalarının yapıldığı atış takımı.

Taşıma ruhsatı sadece belli işlerde çalışanlara veriliyor. Mesleğiniz nedir ki?
Glock iyi bir tercih olur maddiyat yeterliyse.
Değilse hs9 da kesinlikle kötü değil.

@trenecelmeatanadam Glock fakat ikinci el olacak sıfır denilse bile çünkü MKE den alma şansım yok. Mesleğim taşıma ruhsatı almam icin sıkıntı yaratmıyor. Hs ve glock arasında kalmam normal öyleyse ? Sig de bakabilirim ama onun fiyatları 30k ya dayanıyor hatta geçiyor o kadara gerek olduğunu düşünmüyorum.

@fodera ben taşınması kolay bir silah düşünüyorum poligona antrenman için gidicem sadece. İleride belki bir ikinci poligon silahi da alırım. Bahçeye de crossbow alıp yanı Tatar oku Atis talimi yapmak istiyordum ama milli sporcular haricinde alımı yasakmış.

Ben hs tavsiye ederim. Kullanmadım tutmadım ama çok yorum okudum. Fiyat performans oranı çok yüksek anladığım kadarıyla.

bu tarz crosbowlardan bayağı bir almıştık biz. belki 30u geçiktir.
images-na.ssl-images-amazon.com

napolide av bayii vardı bitane, oradan alıyorduk, liman yoluyla ülkeye sokarken hiç sıkıntı yaşamadık, kaldı ki 10 farklı limandan girmiştik ülkeye farklı zamanlar.

kısaca gemici arkadaşın varsa yasak bile olsa getirebilirsin.

Glock çok pahalı, o kadar pahalı olması bence abes. Evde uzun yıllar kullanmadan bakım yapmadan duracaksa toplu tabanca al. Glock ayarında emniyetsiz çek at tarzı bir şey arıyorsan canik olabilir. Ancak caniğin de kabzası kısa ve dışardan bakınca oyuncak silahtan pek farkı yok.

FedEX ve DHL'dir

havalanına gidip bir türk yolcu bulup yolcu beraberi ona vermek. karşı taraftan da biri teslim alacak oh mis.

Benzer bir duyuru açmıştım, bir arkadaş glocale'i önermiş,bir çok kişi var o taraftan tr'yr gelen sistemde.

Sistem parayı bloke ediyor, ve teslim alındıyında uygulama hesabı, kişinin komisyonu düşüyor.

Ben talebimi yaptım ve yanıt bekliyorum.

@ozdek: havaalanında tanımadığı birinden evrak, eşya teslim alacak bir keriz bulursan bize de haber ver.

@kaset glocale'i bulamadım. Link var mı? Yalnız ben evrak göndermekten söz ediyorum, para değil.

Sadece devletteki işimi sevmiyorsam özele geçme durumunu düşünmeye başlarım.

Devlette ne uzar ne kisalirsin amacın hedefin ne?rahat olayım ayın 15 inde maaşım yatsın diyorsan devlette kal,üstelik Ankara gibi bir büyük sehirdesin.yok ama bu iş beni mutlu etmiyor ideallerim var diyorsan Antalya.

kariyer beklentim yok, maaşımdan memnunum, sabah git akşam gel kapasitemin %10'unu kullanmak koymuyor, uzayıp kısalmamak da problem değil benim için diyorsan devam et devlette.

konfor alanından çıkmak bana koymaz, ezilmek yorulmak, streslenmek de olsa işin ucunda alternatif kariyer yollarım olmasını isterim ben dersen özele atla hiç düşünme. durumunuz özelinde ciddi maaş farkı var bence ki en önemli kriter bu.

arada bu kadar maaşı farkı olduğunu kabul ederek, ben olsam arkama bakmadan yapıştırırdım, ki aynısını bundan 4 yıl önce yaptım. daha çok yoruluyorum, yaşadığım stres düzeyini devletle kıyaslamak komik olur. gel gör ki bugün aynı durum söz konusu olsa yine aynısını yapardım.

Bundan 3 sene kadar önce özel sektordeydim ben zaten, o yüzden aç çok dinamiklerin farkındayım.

Ama dediğiniz gibi devlette ne kisaliyoruz ne uzuyoruz. Rahati var bir, bir de devletteki maaşlara göre daha iyi bir ücreti var isimin.

Ama geçeceğim şirkette çok sağlam bir şirket, artı olarak yükselme imkanı var, zaten mülakatta bu yönde konuşuldu.

Fakat işte ülkenin durumu gelecek kaygısı oluşturuyor. Ne olacağı belli değil. Gerçi şirket uluslararası olduğu için belki daha sağlam da olabilir öyle bir durumda bilemiyorum.

Bir de antalyayi daha güzel bir şehir olduğu için istiyorum ama orada da kimsemiz olmayacak, bu da düşündürüyor.

Maaşınızın euro olarak yatacağına emin misiniz? Benim havacılık sektöründe çalışan arkadaşlarımın maaşları artık euro üzerinden TL'ye çevrilip TL hesaplarına yatırılıyor. Maaşın euro olarak yatması kararınızda etkiliyse tekrar bir soruşturun derim.

Maceraya gerek yok ankarada kal

Hep kazancınızı hesap ediyorsunuz, lakin işin diğer boyutunda antalyada ki işe alışamadığınızı ya da şirketin sizden memnun kalmayıp işinize son verme ihtimalini de düşünün. Kaybınız büyük olur.

2. Ejderha dövmeli kız serisini okumalısın, ben tarzını yanlış hatırlamıyorsam çok benzetmiştim. Okuyalı 10 sene olmuştur.

Başkomiser nevzat der kaçarım.

Valla sanayi işi sıkıntı bence biraz fazla para verip yetkili serviste yapın bakımı.

ben de arabamı götürmeden önce forumlarda araştırma yapmıştım iyi bi usta için. burda da sormuştum. çevrenizde de sorabilirsiniz. aracınız opel olsaydı tavsiye ederdim iyi bir yer. bence rastgele bir yere gitmeyin öncelikle.

cevrenizden bir referansla giderseniz hicbir seycik olmaz. is yerinden falan ustasi olan arkadasiniz illa ki vardir. ben gittim sonra bir de annemi goturdum. hic kaziklanmadim cok da guzel is cikardi. ama dedigim gibi tanidikti, isimle gittim. keske bulabilsem ustanin adini size de verirdim ama cok oldu ne yazik ki.

Arabanizin garantisi devam ediyor ise yetkili servise goturun eger devam etiyorsa servise o kadar para odemenizi onermem. Motor ,yil ,model ve kilometre ayrintili bilgisini verirseniz sizin icin sorabilirim.

Yanina bir erkek al. Bunu soyledigim icin uzgunum ama en iyi ihtimalle dolandirilirsin.

1. Referansla gideceksin bir yere, tanimadigin yere gitmiceksin.
2. Erkekle gideceksin, bu adam muhattap olacak ustayla falan.

Cunku tanimadigi kadini gordugu an usta dedigin tipler baslar seni kandirip daha cok para almaya. Benim omrum sanayilerde gecti, az cok bilirim nasil isledigini. Sanayiye giderken belimde silahla gidiyordum, komser bilmem kimin tavsiyesi ile, obur turlu cok para istiyorlardi.

Periyodik bakima girecek arac. Balata degisecek frenlerde, filtreler degisecek, yag degisecek. Ufak bir kontrol olacak on duzende rot balans gerekiyorsa ayarlanacak. Sagina soluna bakilip ciddi bir problem varsa bakilacak zaten sofor olarak aracinda bir problemin veya sikayetin varsa bunu sen bilirsin belirtisin. Uzun yola cikacagim demene gerek yok. Parca ve yaglari istersen sen al gotur. Varil yag kullanabilirler servislerde, ben pek onermiyorum kaliteli bir 4 litrelik yag sisesi almak daha iyidir(1600 motor ve alti ise).

Bu işlemler için kurumsal görünümlü bir bosch servis de tavsiye ederim. Sanayiye göre bir parça pahalı ama servise göre ucuz olur ve adam gibi hizmet alırsınız. Ama büyük bir servis olsun. Bazı bosch servisler çok küçük onlardan uzak durmak lazım. Ben içerisinde en az 50 araç alabilecek olan birinden hizmet aldım ve çok memnun kaldım. Gerçi sonra sanayide bir usta da buldum özel bir tamirat işinde ondan da memnun kaldım.

5-6 bin masraf etmen şartıyla brava alınabilir. diğerleri çeşitli sebeplerden cacık göründü gözüme.

hangi sebepler zalper dur kaçma hemen. ayrıca masraf yapılacak neyi var brava nın?

brava veya başka bi araç... bu rakama otomatik araba alma da ne alırsan al. araç şanzuman konusunda bi kez sıkıntıya düşerse kolay toplayamazsın ne kendini ne arabayı.

Temiz Albea (taksi çıkması olmayan) bul.

johhny brava otomatik ama?

biri taksi çıkması, biri "valla billa tertemiz araba", birinin yazan kilometresi yalan, biri "x bey'den satılık" falan filan. klasik mevzular işte.

brava'da da 2000 lira ön takıma ve sıvılara harcarsın. 3000 falan da şanzımana ve görünmeyen masrafına gider. 1000 lira da genel temizliğine, ıvırıına zıvırına verirsin. 6000'e çıkarsın sanayiden. ama düzgün usta bulman lazım yoksa o para da boşa gider.

dostum ben de onu diyorum otomatik konusuna sakına bulaşma. yüksek km ve düşük model söz konusuysa alacağın araç mümkün olduğunca az elektronik özelliğe sahip olsun.

www.youtube.com

1. koçtaş
2. beceremeyebilirsin veya becerirsin de bir boyacının sarf ettiği efor x 10 efor sarf etme ihtimalin var. hayatında hiç boya vurmadıysan bir duvara işin zor en azından bilen birinden bi göstermesini rica et olmadı video izle önce.
3. koçtaş'taki görevli bilir
4. bkz: 3
5. hiç anlamam

edit: bir şeyi unuttum, içinde yaşadığın evi mi boyayacaksın? öyleyse oh boi... kolay gelsin.

1. yapı marketler
2. duvar rengin koyuysa ve daha açık renge boyayacaksan ya da su bazlı boya değilse zor ama bunlar dışında halledersin. tavanı boyayacaksan o da zorlar.
3. boya almaya gitmeden önce kaç metrekareyi boyayacağını hesapla, sana söylerler.
4. rulo, kestirme fırçası, yapışkan bant, muşamba, süzme ızgarası, spatula. aldığın yere sorarsan onlar da söyler.
5. fikrim yok.

Koçtaş konusunda yukarıdaki arkadaşla hemfikiriz. Koçtaş'ta üzerinde 'bana sorabilirsiniz' veya 'size yardımcı olmak için buradayım' yazan ve genelde birbirleriyle muhabbetle vakit geçiren, turuncu önlüklü arkadaşlar nasıl yapacağınız ve hangi malzemelerin gerekeceği konusunda size yardımcı olacaklardır. Aşağı yukarı şurada gördüğünüz malzemeler gerekecek:
www.google.com.tr
İlk kez böyle bir işe kalkışıyorsanız, masrafınız iyi bir usta tuttuğunuz zamankinden daha fazla olacak ve daha kötü bir sonuç ortaya çıkacaktır. Malzeme almaya giderken tavan ve duvar metrekare hesabını yapıp gidin . Alacağınız malzeme pek elle taşımaya müsait olmadığı için aracınız olsun. Su ile boyayı çok iyi karıştırmanız ve sürekli homojen halde tutmanız gerekir. Boyacılar karıştırma işlemini matkap ucuna taktıkları bir aparatla yani bir nevi mikserle yaparlar ama sizin böyle bir şansınız olmayacak. Malzeme alırken yere sermek için naylon almayı unutmayın. Çünkü bol bol dökecek, damlatacaksınız. Çok yorulacaksınız ama 'Ben yaptım' hazzını yaşamak için değer. Duvar kağıdını da kendiniz kaplamayı düşünüyorsanız, tavsiyem, o işe hiç girmeyin.

bende aynı senin gibiydim.

yapı marketten gereken ürünleri topladım. orada satılıyor hepsi.
boyayacağım boyadan ve bir adet te tavan boyası için bir adet aldım.

tüm eşyaları odanın ortasına topladım. üzerlerine muşamba örttüm.

ne kadar köşe kenar varsa güzelce bant çektim.

bi arkadaşımı çağırdım. sabahtan belki akşam 18'e kadar sürmüştür.

iki amatör bir odayı boyadık. kesme fırçası işini tam beceremedik kaçaklar oldu.

bence bir arkadaşın varsa yoldaş olabilir.

arkadaşlar diğer maddeler hakkında fikir vermişler. ben de 5. madde ile ilgili tavsiyemi yazayım.

5. duvar kağıdı desenleri birbirini takip edecekse yapıştırırken bunu dikkate almalısınız. düz bir kağıtsa işiniz daha kolay olur.
marka için bir tavsiyem yok ama miktar olarak uygulayacağın alanın metrekaresi = alman gereken duvar kağıdı metrekaresi (bence +2/+3 metrekare fazla alın)
duvar kağıdı aldığınız yerden yapıştırıcısını da alın. ayrıca yapıştırıcıyı sürmek için bir de fırça ihtiyacınız olacak. boya fırçası gibi değil de daha çok araba yıkama fırçalarına benziyor.
uygulama tekniği olarak da duvar kağıdının içine yapıştırıcıyı fırça ile sürün ve sürdüğünüz katları birbirine gelecek şekilde katlayıp bir 5 dk kadar kağıdın yumuşaması için bekleyin. yapıştırıcıyı sürüp direkt duvara yapıştırırsanız kağıt kalıp gibi kalkacaktır.

Yapı marketler çok pahalı,bilgisayarlı boya karıştırıcısı olan mahalle nalburu candır,herşeyi ordan al bence.15lt fawori işini görür,rengi ordaki katologdan seç ki,ilave boya alman gerekirse rengi tutturman kolay olsun.Duvarlarda delik,çatlak varsa alçı-spatula alıp boya öncesi kapatman da gerekecek.Mümkün mertebe gün ışığında boya,ışık altında boyada dalgalanmalar gözükmeyebiliyor.Zaman kısıtlıysa oda oda gitmekte fayda var,malum eşya aktarmak gerekebilir odadan odaya.Maskeleme biraz sabır işi ama iş bitince kıymetini anlıyosun.Biz eşimle geçen yıl 2+1 90 metrekare evi 2 haftasonunda boyadık, ancak evin duvarları haraptı,3 kat sürdük bazı odaları ve acemilik te var tabi.Yapılmayacak bi iş değil,tamamen zaman ayırmakla alakalı.Youtubeda da baya ipucu içeren kaynak video bulabilirsin.

Beceremezsin

çok zor bence. boyacılar insan ama adamlar senelerdir bu işi yapıyor, kolları kasları alışmış. tecrübe lazım, o kol hareketleri her yiğidin harcı değil.

bu mantıkla doktor mühendis de insan, ha diyince aynı işi yapamıyoruz ama :-) tanıdığım iyi boyacıların hepsi en aşağı 15 yıllık tecrübe sahibi.

Başvurduğun parttime işler mağaza, restoran, cafe vs ise bizzat oraya gidip, elden de başvuru formunu doldurabilirsin. ODTÜ ye yakın bir avm vardı oradan başlayabilirsin, durumunu da anlatıp acil olduğunu söyleyebilirsin, deneyip işe girmişliğim var. Dış görünümün fena değilse ZARA parttime çalışanlara iyi bir ücret veriyor diye biliyorum.

Okuduğun alanı bilmiyorum, ama stajyere para veren firmalar var. Odtü de olduğuna göre dilin iyidir, firmaların dış ticaret departmanları asistan olarak yarı zamanlı personel alabiliyorlar, öğrenciyken çalışmıştım.İlanlarda bir de dış ticaret asistanlığı vs diye arat, gümrükte de yine bulunabilir. Bunun dışında Garanti ve Yapı Kredi Bankası parttime gişe asistanı alıyordu, hafta içi iki gün çalışıyordun, ona da bakabilirsin.

Bankaların, telekomun çağrı merkezlerinde yabancı dil bilen çağrı merkezi elemanı ilanlarına da bakabilirsin. Bir arkadaşım Garanti Bankasının çağrı merkezinde sadece yabancı müşteri telefonlarına bakıyor, akşamları çalışıyor sadece.

mağazalara elden cv vermek en iyisi. firmaların resmi sitelerine girip insan kaynakları kısmından direkt olarak da cv gönderebilirsin.

bugun yüzünyıl grubunda bir iş ilanı vardı mesela. bir çocuğa ders anlattırma vs gibi bir işti bi bak istersen.

çok sağolun ya hepiniz, yarın gidip mağazalara elden vermeyi deneyeceğim.

@omonia, ilana bakındım da, bu yüzüncü yıl hastanesi mi dediğiniz, çünkü yüzüncü yıl grubu yazınca o çıkıyor. adresi biliyorsaniz atabilir misiniz rica etsem

Facebookta part time işler ankara gruplarına üye ol. Kesin iş çıkar.

www.facebook.com

bunun bir de sakinler versiyonu var galiba...

tr.indeed.com
Su Ilana bak Daha yeni.
secret.cv de baya basarili

çocuğa sormamışsınız sanirim kardeş istiyor mu diye?

istiyordu

çocuk psikiyatrisi daha uygun gibi. belki de ilaç kullanılacak durumlardandır.

Keşke ikinci için bir kaç yıl daha bekleseydiniz. Çünkü 3/4 yaşlar çocuk ergenliği dediğimiz ve çocukta kabına sığmayan davranışların pik yaptığı dönem. Birde kıskançlık eklenince olay çileden çıkarır boyuta gelmiş. Zamana bırakın. Çocuk psikologu zaman kaybı. Bu tür durumlarda Tek söyledikleri şey "görmezden gelin"

İmza: üç yaşında çok yaramaz ve inatçı bir kız babası.

Başka bir pedagog veya çocuk psikoloğu ile daha görüşün bence. Bir süre dediklerini harfiyen uygulayın, bir yerden sonra işe yarayacaktır. Ayrıca "keşke bekleseydiniz vs" diyenleri de görmezden gelin, herkesin durumu farklı kimse kimseyi yargılamamalı.

YOUTUBE'dan Adem güneş'in videolarını takip edin.

Ahmet Piriştina

Seyhan: Zeydan Karalar

İstanbul Beyoğlu: Ahmet Misbah Demircan
Ankara Altındağ: Veysel Tiryaki
Ankara Yenimahalle: Fethi Yaşar
Ankara BŞB: Mustafa Tuna

seferihisar - tunc soyer
mugla - osman gurun
aydin - ozlem cercioglu
antalya - mustafa akaydin
izmir - aziz kocaoglu

Eskişehir: Yılmaz Büyükerşen
Beypazarı: Mansur Yavaş
Yenimahalle: Fethi Yaşar
Tunceli: Fatih Mehmet Maçoğlu

Mustafa Tuna'yı kim tanıyor acaba?

Üsküdar: Hilmi türkmen

Ankara: İ Melih Gökçek

kayseri mehmet özhaseki

Büyükerşen bu işte bir numaradır.
Aydın da: Özlem Çerçioğlu her kesim tarafından kabul görmüştür.

Bursa/Nilüfer : Mustafa Bozbey

Beş yıldır Aydın'da okuyan bir arkadaşım Özlem Çerçioğlu'ndan pek memnun değil aslında ki arkadaşım da CHP seçmeni. İlk geldiğim sene iyiydi ama şimdi çok kötü şehir diyodu en son konuştuğumda. Ki ben de uzaktan gördüğüm kadarıyla beğeniyodum belediyeciliğini..

parasız evsiz kalmış çocuklu bir kadına hiçbir art niyet olmadan yüksek miktarda maddi olarak yardım ettim. yağmurlu havada terliksiz gezen çocuguna ayakkabı aldım.

sonra patladı bir yerimde tabi. acıma yetime hesabı.

Bundan sonra gaddarım.

kacuv a sürekli destek yatırılır şirketimden. neden en büyük iyilik olarak gördüğüme gelirsek ; bebek ve çocuk hiç sevmem. nefret ederim hatta. ama sevmediğim şeyleri bile korumam gerektiğinin anımsatıcısı olarak bunu yapıyorum.

Hadislere inanmam, ama kıssadan hisse aldığım bazı hadisler var, onlara da hadislere inananlar genelde inanmaz. Gerçi bu hikaye peygamberin vefatından sonra cereyan ettiği iddia edilen bir rivayet. zamanın idarecisi, mescidde toplanmış ve çektikleri zikri ilkel bir tesbih ile sayan topluluk görür. Onlara şöyle der: yazıklar olsun size. iyiliklerinizi değil kötülüklerinizi sayın. Yaptığınız iyiliklerin karşılığını muhakkak göreceksiniz, saymanıza gerek yok. Siz kötülüklerinizi sayın, siz onlardan hesaba çekileceksiniz.

Denizden boğulan bir insanı denizde boğulma pahasına kurtarmak. Haberi de var hatta:

www.denizgazete.com

Bide büyükada iskeleden denize düşen yavru kediyi kurtarmak için denize atlamak.(kurtarıldı) Denize atlanaya bahane arıyorum resmen yauv.

2 farklı çiftin evliliklerini kurtarmasına yardımcı oldum.

Güzel kaydetmişsiniz o anları hafızalarınıza..

tekrara düşen, seyirciyi aptal yerine koyan ve gereksiz gizem kastıran dizileri bırakıyorum. the wire en sevdiğim dizidir ve inanılmaz düşük tempolu. hikayeyi anlatma ekseninde bir zaman tablosuna hep sadık kalınırsa eğer yavaş anlatılan hikayeler de pek değerli olabiliyor.

alcatraz ve the river rating kavgasına gitti ikisi de.yazık oldu :(

mr robot yarim bıraktığım bi dizi. Hoşuma gitmemişti senaryo. İşleyiş.

en önemlisi senaryo bence. sürükleyicilik kişisinden kişisine değişiyor. güzel bir hikaye anlatılıyorsa en durağan en temposuz dizi de sürükleyici olabilir

Westworld, game of, şahsiyet, en ufak mantık hatasında bıraktım

Hayatimda basladigim tek dizi Dexter idi, onu da yarim biraktim. Baska bir diziye baslamadim zaten. 30 yasindayim hic duzenli dizi takip etmisligim yok.

Breaking Bad'i 2. sezonun ortasında bıraktım. Hatta bi bölümün ortasında işim çıktı, bölümü yarıda bıraktım. Sonra dönmedim bi daha

House of Cards'ı 4. bölümde falan bıraktım. Aslında izlemeyi en çok istediğim dizilerden ama zaman ayıramadım hiç. Bi de 1 saat bölümlü dizilerde çok sıkılıyorum.

House'u 5. sezonda bıraktım sanırım. Onu da bitiricem bi ara muhtemelen ama ayrı bir üşeniyorum.

Bunlar dışında bi iki bölüm izleyip bıraktığım da çok dizi var. Sanırım çok oyun oynayan biri olduğum için izlemek sıkıcı geliyor artık, aşırı ilgimi çeken bi dizi değilse dikkat veremiyorum ve sıkılıyorum. Bölümlerin uzun olması da bi etken.

edit: şimdi hatırladm ezel'i 13. bölümde bıraktım. Zaten Kenan İmirzalıoğlu'nun rezil oyunculuğundan dolayı ilk bölümde bi bırakmıştım. Sonra o dönem çok işsiz olduğum için biraz şans verdim ama 13. bölümden sonra işim çıktı, ben de bi daha izlemedim.

Leyla ile mecnun. 14. Bölüm zor bitti. Halbuki çok seviyorum karakterleri ve hikayeyi

Soğranosu yarıda bıraktım.Ulan sanki Bada Bingi ben işletiyotmuşum gibi tribe girdim.Zamnedersin Çete üyesiyim.Çetenin tüm stresi benim üstümde anadını satayım.

westworld - çok berbat bir üslubu vardı, dünyanın en sıkıcı dizisi
altered carbon - beni içine çekemedi, çok şans verdim de sayılmaz buna
friends - birkaç bölüm dayanabildim, mizahı çok eski ve bayık

game of thrones - george r.r. martin'in kitapları tükenip hikaye saçmaladığı zaman bıraktım. kaçıncı sezondu hatırlamıyorum. merak da etmiyorum, tamamen koptum.

breaking bad - 3. sezonun ortasında bir şey izleme fikrinden sıkılıp bıraktım. bir daha da dönmedim. kime söylesem dizi asıl 3'ten sorna efsaaneleşiyor, en güzel yerinde bırakmışsın dedi. bilmiyorum belki bir gün devam ederim.

westworld - 2. sezonun ortasında işin tamamen çorbaya döndüğü, kimin ne yaptığının belli olmadığı, her şeyin rastlantılarla çözülmeye başlandığı yerde bölümü bitirmeden bıraktım.

american gods - zaten sikko bir diziydi. bir gazla 3-4 bölüm izledim, bu ne lan diyip bıraktım.

friends - yemek yerken izleyeyim dedim ama hem 90'lar mizahı günümüzde bayat geldiği, hem de kahkaha efektlerine dayanamadığım için ilk sezondan sonra izlemedim. bir de jennifer aniston'u şu anda sevmeme rağmen o zamanki oyunculuğu kötü geldi. ross'u oynayan eleman da gözüme çok battı.

yarım bırakıp hatırladıklarımdan mr. robot, better call saul, da vinci's demons var. sarmayınca bıraktım. son zamanlarda pek dizi de izlemiyorum zaten.

lost - ilk sezonun son bölümünü izlemeden bıraktım. hiç sarmadı.

game of thrones - kitaplarını okumuştum. dizi kitaptan kopup bozulunca bıraktım. kaçıncı sezondu bilmiyorum.

house - 4 ya da 5 sezon izledim sanırım. sıktı, o nedenle bıraktım.

criminal minds - gideon gittikten sonra çok dayanamadım bıraktım.

bones - ilk sezonunu izledim devam ettiremedim.

bull - 3. sezonun birkaç bölümünü izleyip bıraktım, tamamen zaman kaybına dönüştü.

big bang theory - kaçıncı sezonda bıraktım hatırlamıyorum, yıllar oldu. çok baydığı için bıraktım.

breaking bad - 4 ya da 5 bölüm izleyip bıraktık. neden bıraktık bilmiyorum. belki tekrar başlarız.

it's always sunny in philedalphia - sevdiğim halde çok gürültülü olduğu ve kafam kaldırmadığı için 3. sezonunda bırakmıştım. geçenlerde tekrar başladık. 12. sezona geldik. hala çok gürültülüler ama benim psiklolojim daha iyi olduğu için rahatsız etmiyor.

doctor who - bırakmadım. bırakmayı da hiç istemem. ama son sezonu zorla izledim. 2 sezon daha böyle devam ederse devam edemem sanırım.

chuck - nerede bıraktığımı hatırlamıyorum. ama o da baydığı için bırakmıştım.

american gods - aslında bırakmadım. ancak izlerken yeterli özeni gösteremediğim için ve haliyle ayrıntıları kaçırdığım için ara verdim. baştan başlayacağım. ama evet, kitabı okumayanlar için oldukça karışık ve abuk görünüyor dizi. 4 bölümünü izlemişimdir.

bunlar dışında bilimum csi, ncis vb dizileri 3-4 sezon sonunda bırakmışımdır.

kim bilir daha hatırlamadığım kaç tane dizi var böyle bıraktığım.

dark o kadar boktan bir diziydi ki yarım bıraktığım ilk dizi olmaya hak kazandı.

Casa papel - çabuk baydı

Mr. robot - sacmaladi

Punisher - 1. Sezon süperdi ama ikincisi gereksiz. Rüyalar falan ne yapmak istediklerini kendileri de bilmiyor gibi geldi. 4 bölüm ancak izleyebildim

How I met your mother - friends kopyası olduğu için taklitlere bir yerden sonra dayanamadım

Heroes - 1. Sezonu mükemmel olup sonra saçmalayan dizilerden

Prison Break - uzattıkça uzattılar. Duydum ki bir sezon daha çekmişler. Bravo doğrusu.

Game of thrones - kitapları okumuş birisi olarak hiç alakası kalmadığı için anlamsız buldum bıraktım. Tabi aşırı dozda feminizm propagandası yapılması da etkili oldu.

durham county - ikinci sezonun ortasında bıraktım.
prison break - ilk sezondan sonrasını izlemedim.
chuck - son sezonu izlemedim.

yazarlığım var kullanıyorum, işimi görüyor iletişimi iyi olan bir sürü insanla bir çok sorunumu çözdüm şimdiye kadar.

En basit haliyle aciklamak gerekirse; Birşey hakkında insanların düşüncelerini öğrenmek istedigim icin.. öğrendiklerim uzerinden bir cok cikarim yapabiliyorum.

Bu nedenle artik hic girmiyorum. Zaten bir hesabimi ucurmuslardi ondan ayri bir kizginim. Kari kiz, futbol, yozlasmis bos bos siyaset muhabbeti yapsaydim atilmazdim.

Anlamlandıramadığım bir biçimde 2012 den beri her günüm orada.

alternatifi yok. var mı önerebileceğin bir platform.

Çaylak olduğun için zoruna gitmiş sanırım. Ekşi sözlük seçkin bir platformdu ondan giriyordum, artık daha az kullanıyorum çünkü senin gibi sözlüğün ruhunu benimseyememiş format nedir bilmeyenler yazar yapıldı. Kanzuk da para tatlı geldiği için düşen kaliteye ses etmiyor. Herkes yazar olmasın kardeşim. Eskiden çaylaklar mesaj falan atamıyordu. Sözlüğü özel kılan da buydu, seçilmişsin insan eliyle(artık bu yok) laf soktuğun kişi gidip sana cevap bile yazamıyordu millet çıldırıyordu:) çünkü yazar olmak için kalite gerekiyordu. Şimdi bu yok herkes yazar oldu, kimse okumuyor sözlüğü. Herkes yazıyor. Git uzun bir entry gir kaliteli de olsa 10 kişi okumaz. Çünkü çöplüğe döndü artık.

eskiden yazardım sözlükte 10 seneyi de tamamladım. netflix rezaletinde uçuruldum.

uçurulmasaydım da kendim bırakırmışım zaten, felaket kötü bir duruma geldi ve girmiyorum.

benim sözlüğe girip bakmam için çok önemli bişey olması ve birisinin link atıp bunu gördün mü diye dürtmesi lazım.

gündemi takip edip ara sıra yazıp içimi döküyorum. hiç yazan eden olmuyor

İyi yapmışlar. Çaylaklar tam dayaklık. Bloodborne başlığına şunu yazmışım:
eksisozluk.com

Adamlar buna bile mesaj atıp ''Ulan gerizekalı, bu zaten Dark Souls'un siz konsolcular oynayabilsin diye kolaylıştırılmış versiyonu. Yazdıklarının hepsi Dark soul'ta var zaten mal'' diyor. Ulan alt tarafı oyun başlığı ya, artık nasıl sorunlu bir yaratıksa bi şeyler kanıtlama peşinde. Sonra ben cevap olarak ''Doğru konuş senin ağzını yüzünü.... '' diyince hoppp:

27.1.2019 03:26:00 @ekşisözlük +çaylak
@eazy, mesaj yoluyla hakaret

oluyor.

Son 6-7 yıldır senin gibilerin fink attığı bir platform haline geldiği için girmiyorum zaten.. Eskisi gibi alternatifsiz bir yer de değil çoktandır.

marjinal dusuncelerimi savunabilmek,
kufur etmek
trolluk yapmak
milleti provoke etmek
arada bir de bilgi vermek icin giriyorum.

Badilerim neler yazmış, neleri favorilemişler görmek için. Diğer yazarlar, sol tarafta dönen hararetli tartışmalar senelerdir mikimde değil.

BIr ara pkk sempatizanina laf soyleyeni ucuruyorlardi. O ara biraktim ben de.

Badiler neler yazmis görmek icin.
Bir de nadiren bilgi nitelikli birseyler yazip paymasasim oluyor. Bu tip uzun yazilari da girebilecegim, en cok okunabilitesi olan mecra eksisözlük.

500 tl'de fatura desen gitti maaşın yarısı.

bunun sonucunu ben de merak ediyorum benzeri durumlardayım 1500 liralık ev bakıyorum:)

herkes o durumda karın tokluğuna.

İstanbulda 1500 den az kirası olan düzgün ev bulamazsın. Bulsan da semt kötü olur.

Genelde kira maaşın 30%'unu geçmesin derler.

Kirasi fazla degil geliri az diyelim. Maasa gore kira bulma sansimiz yok ki. 2500tl maas alsan da 1500 kira odeyeceksin. Maasa orani dusuk olsun diye 750tl ye ev bulma sansimiz yok mesela. 1500 taban fiyat mesela IStanbul icin.

ideal dünya'da; maaşın 1/3'ü kira+fatura+aidat (konaklama), maaşın 1/3'ü birikim ve 1/3'ü de yeme-içme-eğlence-alışveriş'e gider.

ama ideal dünya'da.

bu yüzden işte insanlar hala ev arkadaşlarıyla yaşıyor
sonrasında zaten evlenip çift maaş olayı.

Kiram 1600. Maaşım 4000, 1400 lira kira gelirim var. 850 lira kredi ödemesi, 830 lira da çocuğun ana okulu taksidi nedeniyle zor dönüyorum. Bunlar olmasa rahat rahat geçinirdim.

Fethipaşa korusu dilruba restoran. Açık büfesi var manzarada süperdir. 60 lira adam başı.

Bence gündüz okuluna git. okuldan sonra ingilizce çalış. gece de fabrikada çalış.

Pmyo demekle polislik meslek yüksek okulunu kastettiğini 3 paragrafta anladım. Millet bu kadar sabırlı değildir.

Önce hayatını sevgiline göre planlamışsın şimdi buradan hiç tanımadığın insanlara göre mi planlayacaksın?

Tek söyleyeceğim kendin hayattan ne bekliyor ve istiyorsan o doğrultuda bir şeyler yapman.

sevgiline sor o seni yönlendirir.

2015'te polis akademileri henüz açıkken başvurmuştum, deniz harp okulu sözlü mülakatlarından -skolyoz yüzünden elendim- başarıyla geçmiş olmama rağmen gereksiz bir takım saçma sorular sorup elemişlerdi. O gün polisliğin bana göre olmadığını zor yoldan öğrenmiştim. 1 yıl Elektrik-elektronik müh. okuduktan sonra bu mesleğin de bana göre olmadığını anladım. Sayıları o kadar çok sevmiyordum zaten. 2017'de tekrar sınava girdim, tek yetenekli olduğum alan olan yabancı dilden, şu an müt-ter okuyorum. Bugün geçmişte yaptığım hatalara teşekkür ediyorum âdeta. Hayat kolay değil ama imkansız da değil hedeflerinize ulaşmak. Eğer mutsuzsan ve yapamayacağını düşünüyorsan yapma. Etrafımda çok yaşıtım yeni mezun polis var, pek çoğu anadolu üniversitesinde hukuk falan okuyor ekstra olarak. Hiçbiri de memnun değil işlerinden. Yoksa 4-5k geliri olan biri neden Hukuk, iktisat falan zorlasın ki? İnsanın 18 yaşındaki haliyle 19 yaşındaki hali bile bir değilken bireyin hayatının kalanını etkileyecek olan meslek seçimi aşamasının 17-18 gibi ergenliğin tam da ortasında eyleme geçiyor olması mantıksız. Tavsiyem kendin için yaşaman yönünde, eş doş falan hikaye. Bu aynı üniversiteye gitmek için aynı bölümü yazan iki sevgiliye benziyor. Böyle bir kötülüğü bu kadar rahatlıkla nasıl kendine yapabiliyorsun anlamıyorum. Başka bir insan mezun oluyor diye senin de mezun olman gerekmez. Fazla çocuksu bir düşünce stili. Acı ama gerçek. Objektif yaklaşmak gerekirse ne yapacağına kendin karar vermen gerek ne burada ne de başka bir yerde tanımadığın insanların görüşünü almana gerek kalmaz. Yukarda tavsiye verdim çünkü ben de neredeyse benzer bir durumdan geçtim. Çok kötü ve çok iyi çalışma ortamlarında sevmediğim işlerde bazen part-time bazen full-time çalışmak zorunda kaldığım da oldu. Neredeyse her türlü ortamda bulundum. O yüzden empati yapabiliyorum. "İstemediğin bir işte çalışmak zorunda kalmak nedir?" bunun farkındayım. Lütfen dikkatli karar al. Karar verirken 3 değil 3000 kez düşün. Her şeyi ve herkesi sorgula. Bize danışmak yerine objektif bir özeleştiri yaparak hatalarından ders çıkar. Hata yapmak iyidir. Öğrenmenin en hızlı ve en kalıcı metodudur. Sağlıcakla kal.

Gerçekten polis olmak isteyen birinin hakkını çalmışsın. Yapmak istemiyorsan neden giriyorsun okula? Sizin gibiler yüzünden sokaklar mevzu görünce götün götün kaçan suya sabuna dokunmadan maaş alan çakma polislerle dolu.

İstemediğin bir işte tahminen 25 yıl civarı çalışmaktansa fabrika işi daha makul geldi

asla kendi hayatını bi başka insanın hayatı üzerine endeksleyerek yaşama. yarın çok sevdiğin kadın ölür, aldatır vs. ve hayatında tüm attığın adımlar boşa çıkar. önce kendin için hareket et eğer sevdiğin insan sen mutlu olduğunda yanındaysa devam yok ille memur ol, para isterim diyosa zaten o kadının senin mutluluğunla bi ilgisi yoktur ve sen mutsuzken mutlu olacaksa bunun senin için bi önemi olmamalı.

içindeki sesi dinle ve ömrünü sevmediğin işler arkasında koşarak harcama. markette kasiyer olabilirsin belki ama sevdiğin hayatı yaşıyosan bu güne mutlu başlamanı sağlar. kendi yolunu çiz başkalarının yoluna asfalt olmaya çalışma.

Alinir, benimki oyle mesela.

Metal yorgunlugu olmaz lastik kisimlari sertlesip sikinti cikartmaya baslar. Bakimi iyi yapildiysa silikon yag falan suruluyorsa o da olmaz.

km'sinin düşürülme ihtimali aklıma gelir, çekinirim.

işleyen demir ışıldar diye düşünürüm. yıllık 8-15 bin arası km yapmış araçlar daha mantıklı geliyor.

Pas ve korozyon önemli. Metal yorgunluğu stres altında olur. Yattığı yerde olmaz çok fazla.

Kendi az kullanıp çok yatırdığım arabamdan biliyorum sık sık benzin filtresi tıkanırdı, tortu dolardı. Sunroofun su gideri tıkanırdı, ön cam dibindeki su gideri falan hep tıkanırdı tozdan, bunları temizlemek ciddi zordur herkes tek başına yapamaz üstelik.

Garaj arabası kavramı da biraz bu nedenle var. Dış etmenlere kapatıyorsun aracı az km yaparsan bir de yepyeni kalıyor.

Vakti zamanında anneme bir araba almıştık. Araç 2014 model ve sıfır olarak alındı. Tam 3 yıl biz de kaldı. Inanmayacaksiniz ama satarken 3.750 km de idi. Valide hanım korktu sürmedi, götürdük otoparka koyduk. Arada aklıma gelince ben gidip çalıştırdım, yıkattım vs. Biz de kaldığı süre boyunca yetkili servisine götürüp yıllık bakımını yaptırdım. Servistekiler inanamıyordu. Cidden tertemiz bir arabaydı. En sonunda arabaya acıdım ve ilana koyup sattım. Satın alan kişi 2 farklı yere expertize götürdü, inanamadı bu kadar temiz olmasına. Sıfır kokusu hala duruyordu. Bir gün de satıldı zaten araç.

Yani işin özü, böyle araçlar var. Kimi alıyor bir heves ama kullanmıyor. Dikkatlice incelenip almak gerekir.

Alınmaz. Ben 2006 tata aldım. Aldığımda sadece 130.000 deydi araba. Şuan sürekli onun arızaları ile uğraşıyorum.

km düşük olunca fiyatı köklüyorlar, o yüzden bir anlamı kalmıyor. yaş ve teknoloji de önemli, varsın o kadar düşük km olmasın.

km düşürülmüş diye düşünürüm.